25 Temmuz 2013 Perşembe

göz kapağı hakkında



           


Pitozis cerrahisindeki ilerlemelere rağmen bazen tahmin edilemeyen durumlar ortaya çıkabilir. Bu istenmeyen sonuçları en aza indirmenin yolu iyi bir cerrahi ve anatomi bilgisidir.
Üst göz kapağının pitozisi üst göz kapağı alt kenarının normal pozisyondan daha aşağıda olmasıdır. Üst göz kapağı alt kenarı normalde direkt karşıya bakışta limbus üst kenarı ve pupil üst kenarı arasında uzanır. Ortalama lokalizasyonu limbusun 2 mm. altıdır. Üst göz kapağının bu anatomik lokalizasyonun altına inip direkt karşıya bakarken pupili örtmesi ve kapak katlantılarının silinmesi ile karakterize tabloya blefaroptozis denir. Kelime anlamı olarak blefaron kapak, ptozis düşme demektir.
Üst göz kapağının elevasyonu temel olarak Levator palpebra superior kası ve buna yardımcı olarakta Müller yada Superior palpebral kas tarafından sağlanmaktadır. Bu nedenle blefaroptozis olgularında primer patoloji levator palpebra superior kasında fonksiyon yetersizliği veya yokluğudur.

AYIRICI TANI

            Pitozisi taklit eden ama gerçek pitozis olmayan ve pitozisden ayrılması gereken birçok durum vardır. Psödopitozis nedenleri :
1.      karşı kapağın retraksiyonu,
2.      hypotrofia,
3.      enoftalmus,
4.      karşı ekzoftalmus,
5.      üst göz kapağına bası(şişkinlik, tümör veya cilt fazlalığı),
6.      retraksiyon sendromları,
7.      dermatoşalazis,
8.      nörofibromatozis.
Dermatoşalazis yaşlı hastalarda görünen bu hastalıkta kollajen liflerinin dejenere olmasına bağlı üst göz kapağında ileri derecede gevşeme ve orbital yağ dokularında ve göz yaşı bezinde septum dejenerasyonuna bağlı olarak oluşan herniasyon pitozis görünümüne neden olabilir. Yine ileri derecede tek taraflı ekzoftalmusu olan olan hastaların normal taraf göz kapakları pitozis görünümüne yol açabilir. Nörofibromatozisli hastalarda pitozis görünümü mevcuttur.
Graves hastalığında karşı göz kapağında çekilme birçok vakada pitozisi taklit edebilir. Göz küresinin göz kapağıyla beraber (hipotrofi) aşağı hareketi pitozise neden olabilir. Enoftalmus göz küresinin geride olması ve üst göz kapağının aşağıya doğru hareket etmesi nedeniyle gerçek pitozisi taklit edebilir. Karşı tarafta ekzoftalmus kapağın yukarı doğru yer değiştirmesine buda karşı tarafta göreceli olarak enoftalmus ve pitozise neden olabilir. Ağır cilt kıvrımlarının göz kapağında ödem veya tümör gibi kapakta herhangi bir mekanik baskı kapak sınırını aşağı indirerek birçok vakada gerçek pitozisden ayırımı güçleştirebilir.
Bir irritatif fenomen varlığında gözlerin kısılması veya korunması pitozisi taklit edebilir. Ekstraoküler kas fibrozisi ile beraber retraksiyon sendromları(Duane’s sendromu gibi) göz küresinde olduğu gibi kapaktada düşmeye yol açarak göz hareketleri ile geriye çekilir.






SINIFLAMA
         Geleneksel olarak pitozis konjenital ve edinsel olmak üzere sınıflandırılır. Bu sınıflandırmanın uygulanacak cerrahi girişimle ilgili olarak her iki gruptada oldukça pratik önemi vardır. Edinsel pitozisli birçok hastada altta yatan hastalığı belirlemek için tanısal testler gereklidir.
            Diğer göz kapağı hastalıklarının hemen tamamında patoloji % 70-80 edinsel olarak ortaya çıkarken pitozisde büyük oranda konjenital özellik taşımaktadır. Ancak son çalışmalarda gösterilmiştir ki konjenital ve edinsel pitozlu hastaların sayısı eşittir. Vakaların % 75’i tek taraflı, % 25’i bilateral ortaya çıkar.Tek taraflı olgularda sağ veya sol için herhangi bir öncelik yok iken konjenital vakalarda etiyolojiden sorumlu spesifik bir faktörden söz etmek mümkün değildir. Genel olarak blefaroptozis tüm oftalmik patolojilerin % 1’ini oluşturmaktadır.
            Konjenital pitozis levator kasında gelişimsel distrofinin olduğu bir grubu içerir. Konjenital kelimesi pitozun doğumda var olduğunu anlatmakla beraber konjenital 3. sinir paralizisi veya doğum travmasına bağlı doğum sırasında da olabilir. Bu hastalar levator kasının distrofik olmamasından dolayı genellikle edinsel pitoz grubunda sınıflandırılırlar.
            Konjenital pitozlu hastalarda doğumda levator kasının diferansiasyonu yoktur. Embiryolojik olarak levator kompleksi superior rektus kasından gelişir fakat fetal 4. aya kadar normal yerine ulaşamaz. Bu gelişimdeki yetmezlik veya sapma pitozisle sonuçlanır.
             Konjenital pitozlu hastalarda yapılan levator kas biyopsileri fibrozisle beraber kas histolojik görünümünde benzer olarak müsküler distrofi göstermiştir. Levator kasının hareketsiz olmasının klinik önemi daha kontraktil ve elastik kasın olduğu edindel pitozlu hastalardaki gibi rezeksiyona yanıt vermemesidir. Ek olarak kapakta katılık olması aşağı bakışta lagoftalmus olan konjenital pitozun tanınmasına yardım eder. Aşağı bakışta bu lagoftalmusun olmayışı konjenital pitozu edinsel pitozdan ayırmaya yardım eder.
            Konjenital pitozlu vakaların çoğunda aile hikayesi vardır. Vakaların % 75-80’inde eşlik eden başka bir anomali yoktur. Konjenital pitozla beraber olan oküler anomaliler:
1.      strabismus ve ambliyopi,
2.      Marcus-Gunn(jaw-winking) sendromu,
3.      blefarofimozis sendromu,
4.      beraber göz kapağı hmartomları olması,
5.      konjenital anoftalmus-mikroftalmus sendromu,
6.      superior rektus anomalisi,
7.      3. kafa çiftinin innervasyon bozukluğu.
1. Strabismus ve ambliyopinin beraber olması: Çocukluk çağı pitozunun geçmişte eğer çocuk göz kapağının altınadn gizlice bakabiliyorsa görsel gelişiminin benign olduğu düşünülürdü. Bunun gerçek okluzif ambliyopi görüldüğünde yanlış olabileceği gösterilmiştir. Çeşitli yayınlarda konjenital pitozlu hastalarda anisometropi, strabismus ve ambliyopinin birlikte olma insidansının yüksek olduğu gösterilmiştir.
2. Marcus-Gunn Sendromu: Çiğneme sırasında üst göz kapağının beraber hareketi merkezi sinir sisteminde 5. kranial sinirin eksternal pterigoid kıskı ile levator kası arasında anormal nöral bağlantılar sonucunda konjenital pitozlu vakaların yaklaşık % 2-6 sında vardır. Ayrıca bu hastalarda superior rektus kasının olmama insidansı yüksektir.
           





Marcus-Gunn tipi pitozis 1883’de Robert Marcus-Gunn tarafından pterigoid-levator sinkinezisi olarak tanımlanmıştır. Mutlaka tek taraflı ortaya çıkar ve sol taraf predominansı vardır. Genellikle aile hikayesi olmamasına rağmen iki veya üç kuşak önce ailede görülebildiği bildirilmiştir. Hastalarda jaw-winking pitozu olarak tanımlanan patoloji mevcuttur. İlerleyen yaşla beraber patolojininde gerilediği söylenmektedir. Tedavide genellikle tarso-konjunktival rezeksiyon ve daha ileri vakalarda levator rezeksiyonu yapılabilir.
3. Blefarofimozis Sendromu: Klasik olarak üst göz kapaklarında pitozis, telekantus ve göz kapaklarında fissurdan oluşan bir triad şeklinde tanımlanmıştır. Epikantus inversus, alt ve üst göz kapaklarında deri kısalığı, konjenital ektropion ve glabellar bölgenin düzleşmesi gibi diğer anomaliler olabilir. Genelde kapaklar tarslarda zayıflama ile beraber hipoplastiktir, bu durumun eklenmesi rekonstrüksiyonu zorlaştırır. Sıklıkla herditer bir durumdur, bilateraldir. Hasta genellikle 3-5 yaşlarında opere edilir. Mustarde’nin dörtlü flebi yada Y-V plasti ile epikantus düzeltildikten sonra süspansiyon ameliyatı ile pitozis düzeltilir.
4. Konjenital anoftalmus-mikroftalmus sendromu: Pitozis bu sendromlarla beraber olan bir anomalidir. Birçok hastada orbital kemiklerde ve kapaklarda hipoplazi ile birliktedir.
5. Beraberinde hamartomlar olması: Doğumda görülen hamartomatöz doku inceliğinden dolayı sıklıkla farkedilmez bununla beraber pitozun düzeltilmesinde bir sorun olabilir. Konjenital nörofibromatozisin “Cafe au lait” lekeleri veya diğer stigmalar yoksa kolayca tanınmayabilir. Bununla beraber kalınlaşmış, şişmiş ve S şeklindeki kapak varsa bu karekteristik bir bulgudur. Kapiller hemanjiomlar üzerindeki deri değişikleri sayesinde kolayca teşhis edilebilirler. Lenfanjiomlar genellikle açıklanamayan şişliğe neden olana kadar farkedilmezler.
EDİNSEL PİTOZİS
            Edinsel pitozis basit bir sınıflandırmaya konulamayan heterojen bir grup hastalığı içerir. Pitozis karışık fizyolojik bileşenlerinden dolayı şu şekilde sınıflandırılabilir:

1.      nörojenik: a. Okülomator paralizi
      b. Horner sendromu
2.      myojenik: a. Senil
     b. Myastenia Gravis
     c. Progresif eksternal oftalmopleji
     d. Diğerleri
3.      travmatik: a. Göz kapağı yaralanmaları(laserasyon, orbita taban kırığı, yabancı cisim)
     b. Sinir kesileri
     c. Cerrahiyi takiben
4.      mekanik:   a. Tümörler
      b. Skar, adezyon, anoftalmi.
            Daha kolay olarak edinsel pitozlu vakalar nedenin sıklığına göre sınıflandırılabilir:
1.      involüsyonel myopatik,
2.      post-travmatik, cerrahi,
3.      kronik progresif eksternal oftalmopleji,
4.      anoftalmusla beraber mekanik değişikler,
5.      3. sinir paralizisi,
6.      Horner Sendromu,
7.      Myastenia-Gravis Sendromu,
8.      üst kapak tümörleri.



Pitozisli hastalarda yapılan çalışmalar gözden geçirildiğinde cerraha başvuran edinsel pitozlu hastaların büyük bir kısmı involüsyonel veya post-travmatiktir. Birçok seride hastaların yaklaşık % 40-50’si involüsyonel, % 30’u post-travmatiktir.
            Konjenital olmayan pitozun tanınması önemlidir. Çünkü birçok vakada myopatik veya nörolojik hastalık dışında tanısal testlere ihtiyaç vardır. Edinsel pitozlu tüm vakalarda levator fonksiyonlarının bir zamanlar normal olduğu düşünülecek olursa cerrahiye yanıt konjenital pitoz vakalarından çok farklı olacaktır.
1.      İnvolüsyonel pitozis: Edinsel pitozun en sık tipidir. Vakaların büyük bir kısmında neden levator aponevrozunun uzamasına, tars’in aşağı doğru yer değiştirmesine yol açan anormallik veya defektir.
            Tipik olarak önemli miktarda pitozis, iyi-mükemmel levator fonksiyonu, yüksek kapak kıvrımı, tars’in üstündeki kapak dokularında incelme vardır. Aponevrozda gevşeme ve aponevrozun kenarlarında biraz atrofi involüsyonel pitozlu hastalarda çok tipik anatomik değişikliklere neden olabilir. İnvolüsyonel hastalarda levator aponevrozunda retraksiyon ve ayrılma olabilir. Levator kompleksinin 3 temel özelliği gösterilmiştir: 1) Müller kası üst tarsal sınırın içinde sonlanır, 2) aponevrozun anterior tarsal yapışmaları anterior tarsın 1/3 alt kısmında sonlanır, 3) orbikularis kasını delen aponevrotik bantlar ciltte sonlanarak kapak kıvrımını oluşturur. İnvolüsyonel pitozlu hastada aponevrozun anterior tarsal yapışmaları uzama ve yapışma yerlerinden ayrılmalarından dolayı defektiftir. Buda kapakta uzama ve pitoze neden olur. Aponevrozun kıvrıma yapışan kısımlarının kalanları sağlamdır ve bu yapışmaların önlenmesi ile cilt kapak kıvrımının çok yüksek bir seviyede olmasını sağlar. Levator fonksiyonu bu hastalarda tipik olarak iyi-mükemmel arasındadır. Bazı hastalarda levator kasında aponevrotik incelmeden çok yağlı dejenerasyon olabilir.
            Yetmiş yaşın üzerindeki hastalarda görülen senil pitozislerde yapılan hemotoksilen-eozin, PAS ve Trichoma boyamalarında kollajen liflerinin incelip, aralarında genişlediği ve hatta bir kısmının dejenere olduğu gösterilmiştir. Bu hastalarda seçilecek tedavi levator rezeksiyonuna yönelik olmalıdır.
2.      Post-travmatik pitozis: Bu alt grupta tüm mekanizmalar(nörolojik, myojenik ve mekanik) olabilir. Akut durumda levator kompleksindeki hasar ödem tarafından gizlenebilir. Travmayı takiben herhangi bir myonöronal fonksiyonun kazanılması için yeterli sürenin verilmesi çok önemlidir. Pitozisin onarılmasından önce ödemin çözülmesi ve skar dokusunun yumuşaması gerekir.
3.      Kronik Progresif Eksternal Oftalmopleji: Bu durum esas olarak levator kası dahil ekstraoküler kasları etkileyen ilerleyici müsküler distrofidir. Başlangıcı gizli olabilir ve ilerleyici pitozla beraber çocukluk dönemi veya adölasanda olabilir. Bu hastaların % 25’inde fasial veya orofaringeal kaslarıda içerebilir. Tanı kas biyopsisi ile doğrulanmalıdır.
4.      Myastenia Gravis: bu hastalık başlıca genç kadınları ve yaşlı erkekleri etkiler. Çocuklarda görülmesi son derece nadirdir. Ekstraoküler kaslarla ilgili bulgular tek veya çift taraflı asimetrik pitoz ve/veya diplopi şeklindedir. Neostigmin veya edrofonyum klorid enjeksiyonu pitozisi daha az belirgin hale getirebilir ve oküler Myastenia Gravis için doğrulama testi olarak kullanılır. Tensilon(edrofonyum klorid) testinde 10 mg. IV verildikten sonra 10 dakika beklenir. Semptomlar geriliyor ve klinik tablo düzeliyor ise bu Myastenia Gravise bağlı oluşan pitozistir.






PİTOZİSLİ HASTANIN DEĞERLENDİRİLMESİ

NEDENİN BELİRLENMESİ
            Edinsel ve konjenital pitozun ayrılması her iki grup hastanın cerrahiye yanıtlarının çok farklı olmasından dolayı önemlidir. Ayrıca ilave tanısal testler edinsel pitozlu hastalarda gerekli olabilir. Eğer hasta pitozisin başlangıcının konjenital olduğunu belirleyemiyorsa özellikle travma, aldığı ilaçlar, şiddetli göz kapağı ödemi, arı sokmaları veya ailede pitozis hikayesi sorgulanmalıdır. Aynı zamanda çift görme, yutmada güçlük gibi nörolojik semptomlar araştırılmalıdır. Eski fotoğraflar bazen erken yaşta farkedilmemiş bir pitozu ortaya koyabilir. Hikayede veya eski fotoğraflarda birşey bulunamaması halinde göz kapağının dinamik hareketleri bir ipucu verebilir. Pitotik gözde aşağı bakışta göz kapağında lagoftalmusla beraber katılık varsa daha çok konjenital bir etiyoloji düşünülür.
LEVATOR FONKSİYONU
            Levator fonksiyonun, hareket sınırlarının ve kuvvetinin belirlenmesi pitozisin düzeltilmesinde en iyi sonucu verecek cerrahi yöntemin seçiminde esas bilgiyi verir. Levator fonksiyonu belirlenirken muayene edenin başparmağı ile kaş sıkıca tespit edilir, böylece alnın göz kapağı hareketlerine etkisi ortadan kaldırılarak aşağı bakış ve yukarı bakış arasındaki mesafe milimetrik olarak ölçülür. Her iki bakış sırasında üst göz kapağı seviyesindeki fark ölçülür. Ölçüm sırasında milimetrik bir cetvel vertikal olarak göz kapağının önüne konabilir. Birçok vakada gerçek levator fonksiyonu çok defa yapılan ölçümlerden elde edilen tek bir sonuç ile belirlenir. Levator fonksiyonu 5 mm. den az ise zayıf, 5-10 mm. arası orta, 10 mm. veya daha fazla ise iyidir.
GÖZ KORUYUCU MEKANİZMALAR
            Hemen hemen tüm vakalarda pitozis girişimleri postoperatif katılık ve üst göz kapağında lagoftalmusa neden olur. Eğer gözde yeterince nem ve göz koruyucu hareketleri iyi, yeterli göz yaşı varsa hasta lagoftalmusu iyi tolere edebilir. Eğer hastanın göz koruyucu mekanizmalarında zayıflama varsa sorunlar ortaya çıkabilir ve görmeyi tehdit eden durumlar gelişebilir. Göz koruyucu mekanizmaların zayıfladığı durumlar:
1.      nöroparalitik keratitis,
2.      3. sinir paralizisi,
3.      kronik progresif eksternal oftalmopleji,
4.      Myastenia Gravis,
5.      orbital fibrozis sendromları,
6.      7. sinir paralizileri,
7.      şiddetli keratokonjuktivitis sikka.
            Her hasta ameliyat öncesi temel göz yaşı sekresyon testleri ve Bell Fenomeninide içerecek şekilde göz hareketkeri değerlendirilmelidir. Korneal duyunun azaldığı veya fasial sinir zayıflaması gibi durumlarda postoperatif kabul edilemeyecek sorunlar ortaya çıkabilir. Tüm bu koruyucu mekanizmaların bulunduğundan postoperatif dönemde güvenlik için emin olunmalıdır. Göz koruyucu mekanizmaların bir veya daha fazlasının kaybı durumunda seçilen cerrahi yöntem tekrar gözden geçirilmelidir. En azından göz kapağının kaldırılmasını kornea takip edemeyecekse uygulanan pitozis işleminin geri döndüülmesinin gerekebileceği konusunda hasta bilgilendirilmelidir.







PİTOZİS MİKTARI
            Üst göz kapağının yeri tüm insanlarda karşılaştırıldığında normal yerin sınırları pupilin hemen üstü ile üst limbusun hemen altında kalan mesafedir. Tek taraflı pitozis vakalarında mevcut pitozis miktarı diğer normal göz kapağıyla karşılaştırılmasına bağlıdır. Çift taraflı vakalarda hastanın istediği yer ile cerrahi olarak sağlanabilecek yer konusunda anlaşılmalıdır. Sık olarak bir taraftaki pitozis diğer taraftaki daha az pitozis derecesini gizleyebilir. Pitozis derecesi için limbusun göz kapağı tarafından örtülme miktarı ölçülmektedir. Normalde üst göz kapağı limbusu 2mm. örter. Pitozis derecesi 1-2 mm. ise hafif, 3 mm. ise orta, 4 mm. ise şiddetli olarak sınıflandırılır.
SİNKİNEZİS
            Bu durum Marcus-Gunn fenomeni olan konjenital vakalarda veya 3. sinir felcinin aşırı rejenerasyonunu takiben edinsel olarak görülebilir. Sinkinetik hareket önemsiz ise basitçe önemsenmeyebilir ve gerekli işlem uygulanır. Çok şiddetli sinkinetik hareketten göz kapağını kurtarmak ve pitozu düzeltmek için bilateral levator kas eksizyonunu takiben frontalis süspansiyonu gereklidir.
GÖZ KAPAĞI KONTURU ve KRİZİ
            Pitozis cerrahisinde iki üst göz kapağındaki kontur ve kriz uyumunu sağlamak önemlidir. Tek taraflı vakalarda karşı taraf referans noktasıdır ve bu en iyi ameliyat öncesi fotoğrafların değerlendirilmesi ile sağlanır. Kapak krizinin konumu son derece önemlidir. Pitozisde mükemmel düzelme sağlanamsa bile kapak krizinin simetrik olması hatırı sayılır derecede hasta memnuniyetine neden olur. Aksine pitozun mükemmel düzeltilmiş olmasına rağmen kötü veya asimetrik kapak krizi hastada memnuniyetsizliğe neden olabilir. Kapak krizinin konumunda, levator ayrılması olan hastalardaki son derece yüksek kapak krizinden asyalı hastalarda muhtemelen olmayan kapak krizine kadar geniş çeşitlilik vardır.
OKÜLER MUAYENE
            Tam eksiksiz bir göz muayenesi pitozisli hastalarda ameliyattan önceki mevcut bir hastalığı belgelemede ve ortaya çıkabilecek potansiyel problemleri belirlemede önemlidir. Pitozisli hastalarda görme alanının ölçülmesi sigorta amaçlı mevcut fonksiyonel pitozisi belgelemek için standart hale gelmiştir. Birçok sigorta şirketi pitotik haldeki görme alanını ve eleve haldeki görme alanını istemektedir.
            Kostenbaum testi: Müller kasından kaynaklanan pitoziste alt kapaktaki inferior palpebral kasta da parezi olacağından alt göz kapağı daha yukarıda olacak ve palpebral fissür diğer tarafa göre daha dar olacaktır.
ÖZEL DURUMLAR
            Pitozisli hastalarda özel durumların varlığı tedaviyi zorlaştıracağından önceden belirlenmelidir. Artan hasta sayısı ile cerrahın deneyim kazanması bu belirleme işleminide kolalaştıracaktır. Pitozisli hastalardaki bu özel durumlar:
1.      göz koruyucu mekanizmaların zayıflığı,
2.      zayıflamış tarsus,
3.      paralitik/hareketsiz alın,
4.      sarkık üst göz kapağı,
5.      involüsyonel pitozisle berabertarsal kayma,
6.      berabereinde göz kapağı anomalilerinin bulunması,
7.      göz kapağı hamartomu,
8.      asimetrik pitozis,
9.      kronik alın elevasyonu,
10.  blefaroşelazis sendromu,
11.  kantal zayıflama.
Önceden bahsedildiği gibi göz koruyucu mekanizmaları zayıf olan hastalar cerrahi öncesi belirlenmeli ve korneanın açıkta kalması ihtimaline karşı uyarılmalıdır. Kalıcı görme kaybı ihtimali nedeniyle bu hastaların belirlenmesi çok önemlidir.
Birçok hastada tarsusu  yokluğundan dolayı stabil olmayan üst gözkapağıyla karşı karşıya kalabilir. Bu hastalarda pitozis cerrahisi ileelde edilen sonuç eşit olmayacağı ve birçok vakada kapakta rotasyona olması nedeniyle pitozisin düzeltilmesi bir sorundur. Bu durum tarsın alındığı cerrahi sonrası, konjenital anoftalmus, hipoplastik tars’i olan blefarofimozis sendromlarında görülür. Bu durumda ileri rekonstrüktif işlemler gerekebilir.
Paralitik kaş veya skardan dolayı hareketsiz kaş frontalis süspansiyonu ile tam düzeltmeyi zorlaştırır.
Nörofibrom gibi hamartomatöz dokular yıllar içinde ilerleyici büyümesinin pitozisde rekkürense neden olması pitozisin düzeltilmesini son derece zorlaştırır. Pitozis cerrahisi uygulanmadan önce kapağın hamartomatöz kısmı rezeke edilebilir.
Üst göz kapağı sarkık ve yaşlı hastalarda kapak insitabilitesinden dolayı kontur düzeltilmesi zordur. Bu genellikle frontalis süspansiyon işlemi kullanıldığında bir sorun oluşturur. Horizontal germe işlemi pitozisin düzeltilmesinden önce yapılmalıdır.
İnvolüsyonel pitozisli birçok hastada levatorun medial boynuzunun zayıflaması laterala migrasyona ve tars’in laterale kaymasına neden olur. Normalin pupilin üstünde merkezi yerleşimli olan tars’in tepesi geçici olarak kayabilir. Levatorda yapılan bir cerrahi işlem tarsın tepesinde maksimum çekilmeye neden olursa uygun şekilde temporal aşırı düzeltme ve yayama yapılmalıdır. Bu sorun belirlenmeli ve sütürler daha önceki konturu sağlamak için nasal tarafa konmalıdır.
Blefarofimozis sendromunda görülen ek anomalilerde iyi bir sonuç için düzeltilmelidir.
Pitozsisin daha şiddetli olduğu tarafın daha önceden mevcut olan diğer gözdeki daha hafif olan pitozisi gizlemesi sık karşılaşılan bir durumdur.
Operasyon öncesi hastanın kendi isteğiyle daha az pitotik kapağı normal hale getirmesi pitozisin daha belirgin olduğu tarafa müdehale gerekli gibi görünmesine neden olur. Operasyon sonrası yalnızca daha pitotik kapakta düzeltme yapılması volanter çabanın kaybolması ile müdehale edilmeyen tarafta pitozisi belirgin hale getirecektir.
Bu asimetriyi farketmek ve göz açık ve kapalı pozisyonda karşılaştırma önemlidir. Böyle durumlarda sıklıkla iki tarafada cerrahi müdehale gereklidir.
Uzun süredir pitozisi olan hastalarda pitozisin başarı ile düzeltilmesine rağmen kronik alın kaldırma alışkanlığı devam edebilir. Bu durum yüksek yerleşimli kapak krizi ile beraber kalıcı asimetrik görünüme neden olabilir.
Blefaroşelazis sendromu genç insanlarda göz kapaklarının tekrarlayan idiopatik ödeminde görülen nadir bir durumdur. Tekrarlayan şiddetli şişme ciltte, levator aponevrozunda ve kantal tendonlarda uzamaya bazende nasal yağ yastıkçığında atrofiyle sonuçlanır. Bu hastalarda cerrahi müdahale ile düzelme sağlanabilir fakat sıklıkla blefaroplasti dermal yağ greftlemesi ve kantal tendon plikasyonu içeren aşamalı işlemlere gerek vardır.
BLEFAROPTOZİS’TE TARİHÇE
            Yaklaşık olarak 100 yıllık geçmişe sahip blefaroptozis cerrahisi ilk zamanlarda sadece cilde yönelik olarak yapılmış, fakat bundan tatmin edici bir sonuç elde edilmemesi üzerine yeni yöntemler gündeme gelerek bugünkü halini almıştır. Pitozis cerrahisi kronolojik olarak incelenecek olursa;
            1831 de Hunt ilk kez frontal kaldırma ameliyatını yaptı,
            1857 de Bowman anterior ve posterior yolla levator rezeksiyonunu ilk kez uyguladı,
            1880 de Dransart frontal asma ameliyatını tarstan geçirdiği subkutiküler sütürle                  yaparak yöntemi modifiye etti,
            1883 de Everbusch levatoru kesip ilerleterek anterior girişimlere adını verdi,
            1894 de Panas blefaropeksi yöntemini geliştirdi,
            1897 de Parineud superior rektus lifting ameliyatını yaptı,
            1903 de Lapersonne ilk kez levatoru tarsdan ayırıp aponevroz cerrahisini başlattı,
            1909 da Payr otogenik fasia kullandı.
            1922 de Derby ve Wright otogenik fasia ve kas kullanarak lifting ameliyatını yaptırdı,
            1923 de Blaskovics Tarsokonjunktival girişimleri popülarize etti,
            1924 de Reese M. Orbikularis okuliyi frontale astı,
            1949 da Berke A.B.D.’de anterior rezeksiyonunu popülarize etti,
            1962 de Fasanella-Servat tarsokonjuktival rezeksiyonu geliştirdi,
            1966 da Tittle kardeşler silikon kullanarak frontal asma yaptılar.
ÜST GÖZ KAPAĞININ ANATOMİK YAPISI
            Antero-posterior düzlemde üst göz kapağı incelenecek olursa doku tabakalarının sıralanması şöyledir;
1.      deri,
2.      deri altı areoler doku,
3.      M. Orbikularis okuli,
4.      submuskuler doku,
5.      septum orbitale ve tars,
6.      m. Levator palpebra superior,
7.      m. Palpebra superior(Müller kası)
8.      konjuktiva
Deri: Vücudun en ince derisi olan göz kapağı derisi içerdiği üst göz kapağı kıvrımı nedeniyle ptozis tanısında önemli yer tutar. Tars üst kenarına levator palpebra superiorun yapışması ile oluşan bu kıvrım, levator fonksiyon kaybı, yetersizliği yada aponevroz liflerinde zayıflık gibi durumlarda silinmektedir.
Deri altı arelar doku: Oldukça ince ve gevşek bir yapıya sahip olan bu anatomil oluşum üzerindeki deri ve altındaki m. Orbikularis okuliyle çok az bağlantıya sahiptir. Bu nedenle postoperatif ödem, hemoraji çok olmaktadır.
M. orbikularis okuli: Göz kapaklarını kapatmakla görevli  olan bu kas medial ve lateral kantal ligamanlar arasında sirküler tarzda seyreder, orbital ve palpebral olmak üzere iki kısımdan oluşur. Fasial sinir tarafından innerve edilir.
Submusküler tabaka: cerrahi olarak iki yönden önem taşır. Birincisi, bu tabaka kaşın submuskuler tabakası ile direkt ilişki içindedir ve bu nedenle bu iki bölgeden birindeki enfeksiyon kolayca diğerlerine yayılmaktadır. İkinci önemi ise, göz kapağı damar ve sinirlerinin bu tabakadan girmesidir. Bu nedenle lokal anestezi ile yapılan ameliyatlarda infiltrasyonun bu bölgeye yapılması gerekir.
Septum(fasya) orbitale ve tars: Orbital rim periostu ile tars arasında uzanan bu fibröz yapı, tars ile birlikte göz kapağının fibröz çatısını oluşturur. Cerrahi olarak önemi, enfeksiyon ve olabilecek hemorajilerin yayılımını önlemesidir. Her tarafta aynı kalınlığa sahip olmayan septum orbitalenin bu anatomik yapısı, üst göz kapağında iki, lat göz kapağında üç adet bulunan orbital yağ dokularının ilerleyen yaşal beraber herniasyonuna neden olmaktadır.
Tars: Yarım daire şeklinde göz kapağı serbest kenarından başlayıp üst göz kapağında 12 mm. genişliğinde uzanan, 25 civarında Meibomian bezi içeren ve alttaki konjuktivaya sıkıca bağlı olan, göz kapağının kıkırdak iskeletini oluşturan anatomik oluşumdur. Lateralde zyogomatik kemiğe, medialde maksiller kemiğe alt göz kapağındaki tars ile birleşip ligamentum palpebra mediale ve lateraleyi oluşturarak yapışırlar. Pitozis cerrahisindeki önemi levatorun liflerinin yapıştığı oluşum olmasıdır.



M. levator palpebra superior: ptozis tanı ve tedavisinde en önemli yeri tutan bu kas, optik kanal çevresinden sfenoid kemiğin küçük kanadının hemen altından başlar ve orbita üst duvarı altından öne doğru ilerler. Kasın huzmeleri öne doğru gittikçe yelpaze şeklinde açılır, büyük kısmı yassı ve ince bir kiriş şeklinde superior tarsa yapışır. Diğer lifleri ise m. Orbikularis okuli arasından geçerek aşağıya doğru ilerler ve bunları bir kısmı deriye, geri kalanlar ise kirpik kökleri etrafında sonlanır. Temel fonksiyonu üst göz kapağı elevasyonu olan bu kas motor sinirini III. kafa çifti olan N. Okulomotoriusdan alır.
Müller kası(m. palpebra superioris): İnce bir kas halinde levator aponevrozunun hemen latında uzanan bu kas supeior rektus kılıfından başlayıp tars üst kenarına yapışır. Tarsın yapışma yerinin hemen üzerinde levator ile sıkı bağlantı halindedir. Fonksiyonu palpebral aralığıo genişletmek olan bu kas, otonom sinir sistemi tarafından innerve edilir.
Konjuktiva: Göz kapağının en posteriorda yerleşen oluşumu olan konjuktiva kapak, bulber ve forniks konjuktivası olmak üzere üç bölüme ayrılır. Posterior yaklaşımlarda tars ve Müller kası ile olan bağlantıları cerrahi önem taşır.
          Göz kapağının arteriyel beslenmesi A. Oftalmika ve dalları tarafından sağlanır. Aralarında yaygın anaostomozlar bulunan bu damarlar ile üst göz kapağı oldukça zengin bir arteriyel dolaşıma sahiptir. Venöz dönüş ise yine yaygın anoztomoz ağına sahip venlerin birleşip V. Oftalmilkaya dökülmesi ile sağlanır. Sensoriyel innervasyonu ise V. Kafa çiftinin dalları aracılığı ile olur.
CERRAHİ YÖNTEMİN SEÇİMİ
          Pitozisi düzeltmek için seçilecek yönteme karar vermede önemli iki faktör vardır: 1. ptozis derecesi, 2. levator  fonksiyonudur. Levator çok zayıf olan hastalarda süspansiyon tipi operasyonlar düşünülmelidir. Levator fonksiyonu daha iyi olan hastalarda levator kısaltılabilir. Levator fonksiyonuna göre pitozis yönteminin seçimi:

Levator fonksiyonu
Yöntem
0-6 mm.(kötü)
Frontal süspansiyon
6-10 mm.(orta)
Levator rezeksiyonu
10 mm. üzeri(mükemmel)
Aponevrotik cerrahi


Pitozis yönteminin seçiminde mutlaka göz önünde bulundurulması gereken değişken faktör göz koruyucu mekanizmaların yetersizliğidir. Cerrah göz koruyucu mekanizmaların yetersizliği durumunda eğer göz cerrahiyi tolere edemeyecekse geri dönüşü olan bir yöntem seçilmelidir.     pitozis onarımında 3 temel yöntem vardır:
1)      Levator fonksiyonu kötü olan hastalarda kullanılan frontal asma yöntemi,
2)      Levator fonksiyonu orta olan hastalarda Berke tarafından popülarize edilen levator rezeksiyonu ile beraber geniş diseksiyon ve aponevrotik cerrahi,
3)      Levator fonksiyonu iyi olan hastalarda levatorun distal kısmına uygulanan aponevroz cerrahisi.

APONEVROTİK CERRAHİ
          Aponevrotik cerrahi uygulanacak hastalar mükemmel levator fonksiyonu olan ve çok sıklıkla aponevrotik uzama veya defektli involüsyonel hastalardır. Aponevrotik defektler konjenital veya tekrarlayan ödem,travmalı gençlerde görülebilir.





Teknik: Kapak kriz insizyonu genellikle tarsın üst kenarından istenilen seviyeden yapılır. Orbikularis fiberlerinin ayrılması orbital septumun ve orbikularis fiberlerinin altındaki levator aponevrozunun bir kısmının görülmesini sağlar. Bazı vakalarda levator aponevrozu nispeten intakt olabilir. Bununla beraber Müller kası ve superior vasküler arkın tarsın üst kenarından görünmesiyle beraber genelde azalmıştır. Yaranın üst kısmındaki deri kas kenarı ekarte edilir ve orbital septum horizontal olarak kesilerek preaponevrotik yağ dokusu görülür. Aponevrotik cerrahi ile Müller kası veya superior vasküler ark etkilenmez buda operasyon sırasında kanama miktarını azaltır.
          Levator Müller kasından serbestleştirilip preaponevrotik yağ dokusu ekarte edildikten sonra küçük keskin iğneli 6/0 sütür üst 1/3 tarsdan geçecek şekilde yarım kat kalınlıkta konur. Bu genellikle levator aponevrozunun içinden geçen, dokunun sağlam ve sağlıklı olmasını sağlayan çift amaçlı bir sütürdür. Bu sütür ortada kaldırıcı sütürdür ve pupilden geçen vertikal hatta konmalıdır. Bu nokta tarsın laterale yer değiştirdiği involüsyonel pitozlu hastalarda önemlidir.
          Diğer yandan düzeltilecek pitoz miktarının ölçümü için göz kapağının postoperatif konumu ile cerrahi esnasındaki konumu ilişkiyi iyi tahmin edebilen gapping yöntemi geliştirilmiştir. Kapağın doğru yüksekliği belirlendikten sonra levator fazlalığı düzeltilir, medial ve lateral tarso-levator sütürler kapak konturunu eşitlemek için konur.
          Edinsel pitozlu hastalarda genelde göz kapakları ameliyat masasında düzeltilmek istenen pitozis miktarından 1mm. daha fazla açılır. Konjenital vakalarda elde edilen kalıcı kaldırma miktarının daha az olması nedeniyle düzeltilmek istenen pitozis miktarından 3mm. fazla açıklık bırakılır.
          İstenilen açıklık santral kaldırıcı sütürle sağlandıktan sonra doğru konturu sağlamak için tars ile aponevroz arasına ek nasal ve temporal sütürler konur. Orbikularis kası tonusu geri döndüğünde sağlanan doğru konturun devamlılığı için en sonunda üç sütür daha gerekir.
          Pitozisin düzeltilmesinde alternatif  bir yöntem hastanın göz kapaklarını açıp koopere olabildiği lokal anestezi altında kapak yüksekliğinin ayarlanmasıdır. Bu alternatif yöntem bilateral pitozis olgularında ve sekonder operasyonlarda daha kullanışlıdır. Bu teknikte 0.50-0.75 cc kısa etkili epinefrin içermeyen infiltrasyon anestezisi kapak krizi boyunca hemen cildin altına yapılır. Ortadaki kaldırıcı sütür konup geçici olarak bağlandıktan sonra hastaya gözlerini açıp kapatması istenir.ortadaki kaldırıcı sütür istenilen final sonuçtan 1mm. daha yüksek olacak şekilde düğümlenir. Ek sütürler konturu düzeltmek için sonradan konur.
          Bu tekniğin zorluğu lokal anestezide epinefrin kullanıldığında Müller kasının uyarılmasından veya lokal anestezikden dolayı kapak retraksiyonudur. Her iki hatanın nedenide kapak yüksekliğinin yanlış değerlendirilmesidir. Ek olarak hastanın kooperasyonunun iyi olmaması veya aşırı sedasyon sonuçları belirgin olarak etkiler.
          Cilt sütürleri istenilen final kriz konumuna bağlı olarak levatorun cilt kas kenarlarına veya superior tarsal kenara konur. Kapaktaki açılnma veya asimetriler genellikle bu esnada görülüp düzeltilebilir. Ark asimetrisi genellikle sütürlerin çok sıkı düğümlenmesinden veya ön tarsal yüzeyin çok aşağısına konmasının sonucudur. Aşırı düzeltmeler görülebilir ve bunlar ameliyat sonrası masaj veya sütürlerin gevşetilmesi ile düzeltilebilir.
GENİŞ DİSEKSİYONLA BERABER LEVATOR REZEKSİYONU
          Bu yöntem en iyi levator fonksiyonu orta derecede(5-10mm) olan pitozislerde uygulanır.






Teknik: Kapak krizi insizyonu yapılarak diseksiyon tarsın üst kenarına kadar indirilir. Deri ve orbikularis kasından anterior tarsal yüzeyin yansıması sütürlerin sonradan konabilmesine izin verir. Derine doğru aşırı diseksiyondan travmayı önlemek için kaçınılmalıdır.
          Genel olarak 3 yola yapılabilir: 1. anterior(cilt) yaklaşım, 2. posterior(konjuktival) yaklaşım, 3. kombine yaklaşım.Levator-Müller kompleksinin izolasyonu ile güvenceye alınır. Kapağın aşağı doğru çekilmesi ile ekartörler levator aponevrozunu, Müller kasını ve konjuktivayıda içerecek şekilde konur. Klempin içerdiği dokular superior tarsal kenarın kesilmemesine dikkat edilerek ayrılır. Konjuktiva Müller kasının alt yüzeyinden diseke edilerek serbestleştirilir. Diseksiyondan önce SF enjeksiyonu ile konjuktivanın şişirilmesi yaralıdır. Operasyon sonrası konjuktiva prolapsusunu önlemek için konjuktivaın fornikse yapıştığı yerin diseksiyonundan kaçınılmalıdır. Konjuktival kenarlar kornea irrtasyonu yapmayacak şekilde superior tarsal kenara 6/0 cat-gut ile tespit edilir. Bu işlemi takiben pitozis klempinin içinde Müller kası, levator aponevrozu ve orbital septum vardır.
Sonraki adım orbital septumu levatordan ayırmak için orbital septum insizyonu yapılır. Preaponevrotik yağ dokusunun orbital septum dışına çıkıp dışarı balonlaşmasını sağlamak için alt göz kapağına nazikçe basılır. Levator rezeksiyonu yapan için en önemli rehber preaponevrotik yağ dokusunun bulunmasıdır çünkü hemen latında levator kas ve aponevrozu vardır. Klempin aşağı çekilerek levatorun traksiyonu levator boynuzlarını mediale ve laterala genişleterek daha çok levator rezeksiyonuna imkan tanıyacak ve levator gerginliğini azaltarak kesilir. Gerçekte levator boynuzlarının insizyonu azar azar dişleme işlemidir ve levatorun lateral ve nazal genişlemesi yeterli olunca levator ileri uzayacak kadar kesilir. Bir kez diseksiyon ile levator boynuzları kaybedilirse cerrah orbital septumun tüm ek bağlantılarını levatordan serbestleştirmek zorundadır.
Rezeke edilecek levator miktarını belirlemede 2 temel yaklaşım vardır. Birincide kapağı istendiği kadar kaldıracak miktarda rezeke etmektir. Beard tarafından uygulanan bu yöntemde ölçülen levator miktarı kesip çıkarılan kadardır. Bu yöntem kullanıldığında rezeke edilecek levator miktarı şu şekildedir:
Pitozis
Levator fonksiyonu
Rezeksiyon miktarı
Hafif (1-2 mm)
İyi (8-10 mm)
10-12 mm
Orta (3 mm)
Orta (5-7 mm)
18 mm

          Berke tarafından tanımlanan bir diğer yöntemde aslında rezeke edilecek levator miktarı ölçülmez fakat operasyon masasında iken alt ve üst göz kapakları arasındaki aralık ölçülür. Berke hasta uyanık ve anestezi almamışken ameliyat masasındaki açıklık ile ameliyat sonrası konumu arasındaki bağlantıyı yapabiliyordu ve ameliyat öncesi mevcut levator fonksiyonuna göre postoperatif kapağın kalkıklık veya düşüklüğünü tahmine yarayan bir tablo geliştirmiştir. Bu yöntemin avantajı levatordan ne kadar diseksiyon yapılacağı, çıkarılacak miktarın ölçümünde levatorun ne kadar çekileceği gibi bir çok cerrahi değişkeni nötralize etmesidir. Aşağıdaki tablo kapaktaki açıklık miktarına veya üst limbus ile üst kapağın konumu arasındaki ilişkiye dayanarak postoperatif sonuçların tahmin edilmesine imkan tanır.


Levator hareketinin miktarı
Pitotik kapağın korneayı örtme miktarı
Beklenen kalkma
Postoperatif düşme
Beklenen aşırı düzeltme
6-7 mm
2-3 mm
0-1 mm
0 mm
0-1 mm
8-9 mm
3-4 mm
2-3 mm
0 mm
0-1 mm


          Bu kapak açıklığı formülü levator fonksiyonu 5-10 mm. olan hastalarda kullanılmak üzere adapte edilmiştir.
          Şu önemle vurgulanmalıdır ki mükemmel bir formül yoktur.
          Yapılacak yönteme karar verdikten sonra sütürler anterior tarsal yüzeye, yarım kalınlıkta tarsın orta nokatsına konur. Sütürler diseke edilmiş levator kasından da geçer. Sütürler aponevrotik cerrahi yapılan hastadakine benzer biçimde konur. Gapping yöntemi kullanılırsa sütürler kapak istenen kontur ve ve elevasyona ulaşınca bağlanır. Fazla olan levator eksize edilir. Cerrah teknik olarak mükemmel bir anatomik diseksiyon gerçekleştirebilir fakat tarsus-levatorun birleştiği yerdeki son sütürlerin gevşekliği veya sıkılığı yapılan işlemin başarısını belirleyecektir. Son basamak kapak krizinin tekrar oluşturulmasıdır.
          Tespit sütürleri genellikle göz koruyucu mekanizmaları zayıflattığı için gerekmez. Antibiyotikli göz merhemleri ameliyat sonrası korneayı korumak için kullanılabilir ve postoperatif buz kompres önerilir. Kompresyon bandajları korneayı zedeleyebileceğinden kullanılmamalıdır.

FRONTALİS SÜSPANSİYONU
          Bu yöntemin endikasyonu levator fonksiyonunun 5 mm. veya daha az olmasıdır. Bu en sık konjenital pitozlu hastalarda özelliklede bilateral pitozlu hastalardır. Levator fonksiyonu kötü olan çocukta tek taraflı frontalis süspansiyonu pitozis düzeltebilir fakat kaldırılan kapakta belirgin bir asimetri ve lagoftalmusa neden olur. Bu nedenle Beard çift taraflı frontalis süspansiyon işlemlerini şiddetli tek taraflı vakalarda önerir. Bilateral cerrahi ile an iyi simetrinin sağlanabileceğine inanlılır ve bu bazı cerrahlar için standart yöntem haline gelmiştir. Süspansiyon materyali olarak sentetik sütür materyalleri, göz bankasından sklera, M. Palmaris longus, M. Plantaris, fasia lata ve silikonu içeren bir çok madde kullanılmıştır. Bunlatın arasında etkisi en uzun süreli olan ve tahmin edilebilir sonuçları en iyi olan otojen fasia latadır. Son zamanlarda temporal fasyada kullanılmıştır.
Geleneksel Crawford yöntemi: Bu mükemmel sonuçlar sağlayan frontalis süspansiyonunda en sık kullanılan yöntemdir. Asma işlemi için fasya lata kullanılır.
Direkt tarsal sütürleme ve kapak krizinin oluşturulması: frontal süspansiyon yapılan hastalarda postoperatif en sık görülen sorun üst göz kapağı krizinin kaybı ve üst göz kapağında geç post-op entropiondur. Genellikle bu sorunların nedeni frontal asma matreyallerinin yer değiştirmesidir. Bu spesifik komplikasyonalrı engellemek ve Crawford   yönteminde elde edilemeyen mükemmel sonuçlara ulaşmak için alternatif bir yöntemdir.
TARSO-KONJUKTİVAL REZEKSİYON (FASENELLA-SERVAT)
          Bu yöntemde posterior yolla konjuktiva, tars, Müller kası ve levator rezeksiyonu yapılmaktadır. Genel olarak pitozis derecesi düşük hastalarda uygulanan bu yöntemde levator fonksiyon yokluğu kesin kontrendikasyon oluşturmaktadır. Bu yöntem şu durumlarda seçilebilir;
1)      Tek taraflı konjenital pitoz,
2)      Bilateral konjenital pitoz,
3)      Horner Sendromu,
4)      Postenükleasyon vakaları,
5)      Yetersiz düzeltilen pitozis vakaları,
6)      Katarakt ameliyatı geçiren vakalar.





ORBİKULARİS OKULİ KAS FLEBİ İLE SÜSPANSİYON
          Kliniğimizde geliştirilen bu yöntemin dayanak noktası M. Orbikularis okuli, levator ve Müller kası arasındaki sıkı anatomik ilişkidir. Yöntemde üst göz kapağında yapılan planlamaya uygun olarak deri insizyonu yapıldıktan sonra midpupiller hat hizasında 6-8 mm. genişliğinde, inferior pediküllü kuadrangüler orbikularis okuli kas flebi kaldırılır. Gerekli hallerde buna Berke’nin yöntemine uygun olarak hemen altında bulunan levator rezeksiyonuda eklenerek distal ve proksimal levator dokuları sütüre edilir. Bu işlem sırasında levatorun Müller ile sıkı bağlantıda olduğu distal kısmına dokunulmadığı için fazla travma olmamaktadır. Daha sonra hazırlanan kas flebi M. Orbikularis altından ilerletilerek supraorbital rim periostuna asılır. Genel olarak her 1 mm pitozis için 3 mm. elevasyon planlanır.
          Levator rezeksiyonu ile kombine edilerek fonksiyonel bir nitelik kazanan bu yöntemde özellikle reopere ve travmatik pitozislerde bozulan anatomi nedeni ile klasik yöntemlerin başarısız kaldığı vakalarda başarıya ulaşmak mümkündür. Ayrıca yöntemde diseksiyon geniş çaplı yapılmadığı için hematom, ödem gibi komplikasyonlar oldukça az görülmektedir. Operasyon anterior yolla yapıldığı için kornea irritasyonu ile karşılaşılmamaktadır. Yapılan deri rezeksiyonu azda olsa göz kapağı elevasyonuna yardımcı olmakta ve ameliyat sonrası genellikle silik olan supratarsal olukta yeniden oluşturulmaktadır.
KOMPLİKASYONLAR
1.      Hipertermi: Diğer kaslarda da patoloji olabileceğinden bu komplikasyonlardan kaçınmak için preoperatif CPK seviyeleri kontrol edilmelidir.
2.      Kirpik kaybı: Diseksiyonun kirpik köklerine kadar devam ettirilmesi ve bu yapıların bütünlüğünün bozulması ile oluşur. Bundan kaçınmak için uyulması gereken kural ameliyatta kirpik köklerinin kesinlikle görülmemesi gerekliliğidir.
3.      Aşırı tars rezeksiyonu: Bu komplikasyondan kaçınmak için 2-3 mm. den fazla rezeksiyon yapılmamalıdır.
4.      Konjuktival perforasyonlar: Müller kasının diseksiyonu sırasında oluşabilir.
5.      Konjuktival kist oluşumu: Konjuktivada yavaş büyüyen kitleler olarak semptom verir. Eksize edilmeleri gerekir.
6.      Kuru göz: Levatorun göz yaşı bezi etrafına uzanan lateral liflerinin diseksiyonu sırasında sekratuar kanalın kesilmesi ile oluşur. Bu komplikasyonun olabilmesi için ez az 14 mm. lik rezeksiyon yapılması gereklidir.
7.      Aşırı düzeltme(overcorrection): En sık görülen komplikasyondur. Lagoftalmi var ise hasta ameliyata alınıp levatoru septuma sıkıca yapışık olduğu yerden ayrılıp serbestleştirmek gerekir.
8.      Yetersiz düzeltme: Yetersiz rezeksiyon ve yanlış teknik seçimi nedeni ile oluşur. Hasta iyice değerlendirilerek yeniden opere edilmelidir.
9.      Ektropion: Genellikle konjuktival yaklşım ile levator rezeksiyonu sonrasında olur.
10.  Entropion: Fazla miktarda levator rezeksiyonu sonrasında olur. Cerrahi olarak düzeltilmelidir.
11.  Konjuktival prolapsus
12.  Kpaka kıvrımlarında uyumsuzluk: Deri eksizyonunun yanlış planlanmasına bağlıdır. Yeniden deri eksizyonu yapılarak düzeltilebilir.
13.  Hematom: Genellikle postoperatif 1 yada 2 günlük baskılı pansuman ile düzeltilir.
14.  Enfeksiyon: Uygun topikal ve sistemik antibiyotik verilerek düzeltilir.
15.  Malign hipertermi: pitozisli hastalarda unutulmaması gereken önemli bir nokta, diğer kaslarda da anomali olabileceği düşünülerek preoperatif serum CPK düzeylerinin bakılıp ameliyatta olabilecek bu riskden korunmalıdır.